Kız Çocuğu Nasıl Cennet Vesilesi Olur?
Her nimetin bir külfeti var. Nimet ne kadar kıymetliyse, imtihanının şiddeti de o kadar artar. Bunu hiçbir zaman unutmayın. Zaten bunun altını birkaç kez daha çizmiştik. Burada özellikle babaların önüne konulmuş bir hedef vardır. Kız çocuğu nasıl yetiştirilirse bu müjdeye nail olunur? Aslında cevap, Efendimiz’in (sas) mesajlarında aktarılmıştır. Sâliha bir kadın olarak... Terbiye, öncelikle babanın yükümlülüğüdür. Bir baba, kızını sâliha olarak yetiştirirse alacağı karşılık budur. Peki sâliha kadın kimdir? Hemen aklımıza; çok namaz kılan, gecelerini ibadetle geçiren, ilim yolunda olan, bu hocadan o hocaya bütün sohbetleri dolaşan, mücadele sahasında bir şeyler yaptığını varsayarak adımlar atan kadın geliyor. Tanım bize bırakılsa kendimize göre daha çok şey söyleyebiliriz ama bize bırakılmıyor. İslâm; çok ibadet eden kadına âbide, oruçları çok olan kadına sâime, geceleri kıyamda olan kadına kâime, ilim yolunda olan kadın tâlibe, o tâlibelere muallimlik yapan kadına muallime, fıkıh öğretecek kadar seviye elde eden kadına fakihe, mücadele sahasını boş bırakmayan kadına mücâhide diyor. Bunlar da sâlihalık ile alakalıdır ama sâliha der demez, aklımıza ilk gelecek olan şey, bunlar değildir. Peki öyleyse nedir? Gelin, Allah’ın kitabından okuyalım:
“Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hâkim-dirler. Çünkü Allah, birini diğerine üstün kılmıştır. O erkekler mallarından onlara infak ederler. Sâliha kadınlar, itaatkâr olanlardır. Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır.” [Nisâ, 4/34] Âyette sâliha kadını anlatan iki temel kavram var: İtaat ve iffet. Bunları konuşmak zordur. Hatta maalesef itaat meselesini gündemimizden tamamen çıkarmış durumdayız. Modernizmin baskısı altında olduğumuz bir zeminde bu tarz meseleleri konuşmaya korkar hâle geldik. İtaat meselesi dikkate alınmadığı için de aile meselesinde çatlaklar oluşuyor. Çocuklara bu bilinç verilmiyor. Kızlar, sâliha bir kadın olsun diye yetiştirilmiyor. Kızlarımızın önüne, en önemli hedef olarak güzel anne olmak konulmuyor. Hâl böyle olunca altı ay evli kalıp boşanma noktasına gelen bireylerle karşılaşıyoruz. Neden? Çünkü aldığı terbiyede beklentisinin sınırı yok. Evliliği bambaşka bir şey olarak düşünüyor. Ama sâliha kadın olmanın sorumluluğunu bilmediği için ne yazık ki evlilikler birer birer çatırdıyor. Efendimiz (sas), Kur’ân’ın bu beyanını pratize ederken bazı beyanlarda bulunmuştur. Mesela, Mişkâtü’l-Mesâbîh’te geçen ve ravîsinin Ebû Hüreyre (ra) olduğu bir hadiste Efendimiz’e (sas): “Yâ Resûlullah! Kadınların en hayırlısı kimdir?” diye sorulmuş ve Efendimiz (sas) de şu cevabı vermiştir: “En hayırlı kadın odur ki kocası kendisine baktığı zaman yüreğine serinlik gelip hoşnut olan, emrettiği zaman kocasına itaat eden, kendisini arzuladığı zaman kocasını rencide etmeyip ona karşı direnmeyen, kocasının kendisine emanet ettiği malları, onun onaylamadığı şekilde harcamayan kadındır.” Bu rivayette dikkatimizi çekmesi gereken en önemli husus şu ki Efendimiz (sas), sâliha kadın denince en başa kocasını mutlu eden kadını koydu. Çok güzel, çok bilen, çok okuyan, çok temizlik yapan veya çok güzel yemekler yapan kadın demedi. İçten bir tebessümün tüm bu meziyetlerin önünde bir meziyet olduğunu bizlere öğretti. Basit gibi duran ama bugün maalesef sevdiklerimizden çokça esirgediğimiz bir nimettir tebessüm...
Mecmau’z-Zevâid’de Hüseyin b. Hasan (ra) isimli sahâbî, teyzesinden nakletmektedir: Teyzem bir gün bir vesileyle Allah Resûlü’ne (sas) gelmişti. Allah Resûlü (sas), teyzeme: “Kocan hayatta mı?” diye sordu. Teyzem: “Evet” dedi. Resûlullah (sas): “Kocanla aran nasıl?” diye sorunca teyzem: “Çok iyi yâ Resûlullah! Aciz kaldığım hizmetler dışında bütün gücümü kullanarak bana düşen görevleri yapmaya çalışıyorum.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sas) şöyle buyurdu: “Böyle yapmaya devam et çünkü kocan senin ya cennetin ya cehennemindir.”
Hz. Âişe annemiz, Allah Resûlü’ne (sas): “Kadın üzerinde en çok hak sahibi olan insan kimdir?” diye sorunca Efendimiz (sas): “Kocandır!” dedi. “Peki yâ Resûlullah! Erkek üzerinde en büyük hak sahibi kimdir?” diye sorunca, Efendimiz (sas): “Annesidir.” dedi. [Hakim, Müstedrek, IV, 167] Burada muhteşem bir denge var. Kadını kocaya itaat, evlâdı da öncelikli olarak kadına yani annesine itaat ettiriyor. Efendimiz (sas), aslında bunların hepsini hedefte belirlenen sâliha kadına erişmek için söylemiştir. İşte bu anlaşılsa, bu yolda gayret içerisinde olunsa, özellikle kız babaları: “Aman kızım! Sakın kendini ezdirme!” diyerek savaşa gönderir gibi değil de evliliğin cihad ve ibadet olduğu bilincini onlara aşılasa inanın ortaya çıkacak tablo, şu anki tablodan çok daha farklı olacaktır. Zaten Efendimiz (sas) de bunun için bu sözleri beyan etmiştir.
[Muhammed Emin Yıldırım, Çocuk Yetiştirme Ahlakı, 155, Siyer Yayınları.]
Yorum Yapın